Cinsel Fonksiyon Bozuklukları

Son yıllarda kadın seksüel disfonksiyonu çok dikkat çeken bir konu olmuştur, bunun temel nedeni erkek ereksiyonun da kullanılan ilaçların yeterliliğidir. Bu da sildenefıl sitrat (Viagra) gibi erkek ereksiyon sorunlarını çözen vasküler bir ilacın kullanımının kadın seksüel disfonksiyonlarında kullanılıp kullanılamayacağı sorusunu gündeme getirmiştir.

Kadınlarda sexüel problemlere sık rastlanır ve yaşam kalitesini, insan ilişkilerini ve ruh halini oldukça etkiler, Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre (Laumann ve ark.1999) kadınların üçte biri seksüel ilgi yokluğu bildirmektedir ve neredeyse her dört kadından biri orgazm deneyimi yaşamamaktadır. Kadınların yaklaşık %20 si lubrikasyon zorlukları bildirmektedir ve aynı oranda kadında seksi zevk verici bulmamaktadır, bu tür seksüel bozukluklar yaşamak birçok kadın için fiziksel olarak rahatsız edici, psikolojik olarak stres verici ve sosyal olarak yıkıcıdır.

Kadın genital seksüel anatomisinden ayrıntılı bahsetmeyeceğim, kadın seksüel fonksiyonu kontrol eden merkezi sinir sistemi yollarıyla ilgili çok az bilgi vardır çünkü seksüel fonksiyonun tam yerleşimi bulunamamıştır, bazı genel prensipler tespit edilebilmiştir örneğin genital arzu ve orgazm spinal kord refleks mekanizmalarının sonucudur. Klitoral ereksiyon, vaginal genişleme ve lubrikasyonla ilişkili refleks mekanizmaları üzerinde çalışma yapılmamıştır, bu tepkiler kavernöz sinirden kaynaklandığı için, kadın reflekslerinin erkeklerdeki sinir kaynaklı ereksiyona benzemesi olasıdır.

Kadın seksüel fonksiyonunda androjenlerin rolü birkaç kanıtla gösterilmiştir

  1. Androjen düzeyleri yaşla azalmaktadır
  2. Androjen düzeyindeki azalma seksüel ilgideki azalmayla ilişkilidir. Bu nedenle yaşlanmayla birlikte yaşanan seksüel isteksizlik androjen azalmasına bağlanabilir.

Masters ve Johnson(1996) fizyolojik özelliklere ve bireylerin kişisel bildirimlerine göre sexüel tepkiyi dört faza bölmüştür. Bu fazlar heycanlanma, plato, orgazm ve rezolüsyondur. Kadınlarda heyecanlanma fazında vaginal mukoza genişler klitorise hızla kan dolar, memelerde meme başı ereksiyonu ve vazokonstrüksiyon nedeniyle hafif bir büyüme görülür, plato fazında ise bu fizyolojik değişmeler daha yoğun hale gelir vajinadaki değişiklikler uzamaya neden olur dış üçte birlik kesimi kanla dolarak daralır orgazm fazında ise fizyolojik ve psikolojik zevk doruk noktasına ulaşır vagenin dış üçte birlik dış bölümü 0.8 saniyelik aralıklarla kasılmaya başlar son olarak rezolüsyon fazında eski duruma dönüş başlar. Fakat şunu önemle belirtmek isterim ki kadın seksüel isteğinin nasıl aktif hale geldiği hakkında neredeyse hiç bilgimiz yoktur.

KADIN SEKSÜEL DİSFONKSİYONUNUN SINIFLANDIRILMASI

Seksüel istek bozuklukları:

  1. Hipoaktif seksüel istek bozukluğu: Kişisel strese neden olan, seksüel fantezilerin veya isteğin sürekli ya da tekrarlayan eksikliği olarak tanımlanır.
  2. Seksüel tiksinme bozukluğu: Kişisel strese neden olan, bir seksüel partnerle seksüel temastan sürekli ya da tekrarlayan fobik tiksinme ya da teması reddediştir.

Seksüel arzu bozuklukları:Kişisel strese neden olan, yeterli seksüel heyecanlanmayı sağlamak ya da devam ettirmek konusundaki sürekli ya da tekrarlayan yetersizliktir.

Orgazmik bozukluk:Kişisel strese neden olan, yeterli seksüel stimülasyon ve arzudan sonra orgazma ulaşamama ya da ulaşmada gecikme şeklindeki sürekli ya da tekrarlayan zorluktur.

Seksüel ağrı bozuklukları:

  1. Disparoni: Seksüel ilişkiyle ilgili tekrarlayan ya da sürekli ağrıdır.
  2. Vaginismus: Vajinal penetrasyonla ilişkili olarak, vajinanın dış üçte birlik kesiminde bulunan kaslardaki tekrarlayan ya da sürekli istemsiz spazmdır.
  3. Koital olmayan seksüel ağrı bozukluğu

Yaşlı kadınların %11 ila %48 i istekte azalmadan şikâyetçidir, östrojen ve testosteron hormonlarındaki anlamlı düşüşle ilişkilendirilebilir, testosterondaki azalma koital frekansla en sıkı ilişkiye sahiptir. Kanser, diyabet, üremi, crohn hastalığı, artrit, multipl skleroz (MS),baş yaralanmaları, depresyon gibi hastalıklar çeşitli mekanizmalarla seksüel arzuyu düşürür

Kadınların %30-40’u klitoris stimülasyonu olmaksızın sadece koit aracılığı ile orgazma ulaşamazlar, depresyon, vücut imajı, takıntı, korkma gibi psikolojik faktörler, bazı ilaçlar özellikle antidepressanlar, ve yine yukarıda bahsettiğimiz hastalıklar orgazmı engelleyebilir.

Koit sırasında ya da sonucunda ağrı yani disparoni kadınların %20 sinde görülür, hem fiziksel hem de psikolojik nedenleri vardır.

Vulvodini; açıklanamayan vulvar ağrı, seksüel disfonksiyon ve psikolojik yetersizlikten oluşan karmaşık bir sendromdur fiziksel bir bulgusu yoktur.

Amerikan Ürolojik Hastalık kuruluşu tarafından seksüel disfonksiyonla ilgili stresin ölçülebilmesi için çok merkezli bir çalışma başlatılmıştır.

Seksüel istek eksikliği olan kadınlarda testosteron replasman tedavisinin isteği arttırdığı ama koital frekansı etkilemediği gösterilmiştir.

Uyarılma bozukluğu olan kadınlarda büyük bir umutla viagra ile çalışmalar yapılmış fakat malesef beklenen sonuçlar alınamamıştır.

Östrojen replasman tedavisinin seks sırasında lubrikasyon, seksüel zevki, isteği ve orgazm sıklığını arttırabildiğine dair kanıtlar vardır.

Sonuç olarak kadın seksüel disfonksiyonu yanıtlardan çok sorularla gelişme aşamasındadır ve bu alana duyulan ilgi gün geçtikçe artmaktadır.